Bulutlara şarkılar yazan Efsane-Kim Kwang Seok

12-01(98)

Kim Kwang Seok…90lı yılların Kore’sinde Folk müziğin en güçlü ve en içten sesi.Bulutlu bir sonbahar göğüne bir mektup yazdı kimi zaman,kimi zaman 30lu yaşları en güzel kelimeleriyle anlattı o içten sesiyle.En iyi bildiği şey aşkı anlatmaktı güzel ve hüzünlü besteleriyle ve eğer aşk çok acı vericiyse aşk değildi ona göre.Onun için aşk,hep hüzünle vardı,bu yüzden şarkılarındaki hüzün de hiç geçmedi sesindeki hüzün gibi.

Kim

Her şarkısı başlı başına bir şiir kabul edilebilecek kadar kaliteli bir sanatçıydı ama bu kalitesini hiçbir zaman para ve şöhrete giden yolun bir aracı gibi görmedi.Konserlerine basının gelmesinden rahatsız olurdu,dinleyicisiyle iç içe olmayı tercih ederdi.Kısacık ömrüne binlerce konser sığdırdı,ondan fazla da albüm bıraktı dinleyenlerine.Kısacıktı ömrü ,çünkü sadece 32 sene yaşadı.(1964-1996)

Kim-Singing

90lı yılların Kore’sini peşinden sürüklüyordu kaliteli sesiyle.Kariyerinin tam zirvesindeyken Kore ,Kim’in intihar haberiyle sarsıldı.Kimse intihar etmesine ihtimal vermiyordu,şüpheler öldürüldüğü yönündeydi ancak dosyası intihar hükmüyle kapatıldı.Kendisinden geriye yazdığı onlarca şarkı,dinleyenlerinin zihninde de konserlerinde birkaç parça hatırası kaldı.Herkes onu “şarkı söyleyen şair” olarak biliyordu,hep de öyle bildi.Eserlerinin kalıcılığı sayesindedir ki ölümünün üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen hala Kim Kwang Seok anısına konserler ve törenler düzenleniyor,birçok şarkısı yeni nesillerce coverlanıyor. Memleketi olan Daegu şehrinde Kim Kwang Seok’ un hatıra sokağı bulunmakta.Duvarlarını Kim’in resimlerinin süslediği ,heykelinin de bulunduğu sokakta genç şarkıcılar Kim’in şarkılarını söyleyip anısını yaşatıyorlar.Dünya döndükçe de insanlar onu dinlemeye,şarkılarını söylemeye ve hatırlamaya devam edecek gibi duruyor.

wp_20140806_006

Kim Kwang Seok ,şarkılarını her ne kadar Korece yazmış olsa da hissettirdiği hüzün,incelik ve aşk evrensel özellikte.İçten sesiyle yüreğinize hitap edecek Kim’in birkaç parçasının linki aşağıda:

Kickstarter ve Kitlesel Fonlama Sistemi

kickstarter-logo-auxmoney-investoren

Biraz önce oyuncularına şirket yönetimini simülasyon olarak deneyimlemeyi sağlayan The Founder adlı bir oyunu araştırmak için Google’da araştırma yaptığımda bu oyunun kickstarter.com adlı bir sitedeki sayfasına girdim.Oyunun anlatıldığı bir videonun yanında yazılı bilgileri de vardı ve aynı zamanda finansal rakamlar da mevcuttu.Siteyi incelediğimde farklı bir sistem üzerine çalıştıklarını anladım ve okudukça bambaşka bir sistem karşıma çıktı:crowdfunding.Yani “kitlesel fonlama”.

Crowd Funding Check Blank Amount Investing in Your Project

Kitlesel fonlama sistemi,adından da anlaşılacağı üzere girişimci,sanatçı,senarist ,desteğe ihtiyaç duyup bir projesi olan herkesin ihtiyaç duydukları fonu ,projelerin tanıtımını yapıp internet üzerinden destek aldığı bir sistem.Kickstarter,bu işi 2009 yılında başlatıp kitlesel fonlama sistemiyle dünyaya katkı yapacak ,küçük veya büyük projelerin hayata geçmesini misyon edinmiş bir kuruluş.Elbette kâr amacı güden bir kuruluş olmakla çalışma ve kazanç sistemleri şu şekilde işliyor:Projelerin Kickstarter sitesinde tanıtımları yapılıyor,ihtiyaç duyulan fon miktarı belirleniyor,yeterli fonu bulmaları için belirli bir zaman tahsis ediliyor.Site ziyaretçileri de beğendikleri projelere,sanatçılara vs. internet üzerinden bağış yapabiliyor.Aslında bu sistem için bağış kavramı yerine rehin( pledge) kavramı kullanılıyor çünkü eğer tahsis edilen zamanda belirlenen fon bulunamazsa para ,destekçilere geri ödeniyor ve Kickstarter komisyon almıyor.Ancak yeterli destek bulunduğu takdirde Kickstarter bu işten yaklaşık %5 komisyon alıyor.

crowdfunding_purple_hands

Kurulduğu zamandan beri birçok hayalin gerçek olmasını sağlamış bir platform olan Kickstarter sayesinde bugüne kadar 12 milyon insanın desteğiyle ,119.000’den fazla proje,film ,çalışma vs. yaklaşık 2.9 milyar dolarlık fon bulmuş durumda.

Türkiye’de kitlesel fonlama sistemi üzerine girişimler de mevcut.2011 yılında biayda.com adlı Kickstarter gibi çalışan bir girişim kuruldu.Ayrıca Turkcell öncülüğünde aynı sistemle çalışan Arikovani.com sayesinde de halihazırda birçok fikir aradığı desteği görmektedir.Bu alanda sosyal girişimler hızla oluşmaya devam ediyor.Yaklaşık iki ay önce de kitlesel fonlama çalışma ve girişimlerini desteklemek ve yönlendirmek adına “Kitlesel Fonlama Derneği” de kuruldu.Kitlesel Fonlama Derneği Kurucu Başkanı Savaş Ünsal’ın sözleriyle .”Girişimci eko-siteminde alternatif fon imkanı sunacak platformların çoğalması ve yaygın kullanımları için gerekli düzenlemelerde kamu kuruluşlarına yardımcı olmak.” misyonuna sahip dernek ciddi ve önemli hedeflere sahip.

Arikovani_slider_high_res.png

Arikovani.com

Kitlesel fonlama sistemi,Türkiye için fazlasıyla yeni bir sektör.Bu alanda yeni girişimlere ihtiyaç olduğu da açık.

girisimciler-icin-kitle-fonlama-700x325

Türkiye’nin ekonomik kalkınması ve gelişmekte olan ülke özelliğini sürdürmesi için ülkeye bir kuruş da olsun katma değer sağlayacak her girişime ihtiyaç var.Bu sebeple girişimlerin hem devlet eliyle hem de toplum tarafından destek görmesi,bu girişimlerin ve potansiyel girişimcilerin başarıya ulaşması için olmazsa olmaz bir ihtiyaç.

Kaynakça:

*https://www.kickstarter.com/about?ref=nav

*https://arikovani.com/hakkimizda

*http://bilgicagi.com/turkiyenin-ilk-kitlesel-fonlama-dernegi-kuruldu/

Ayrıca bkz:

*https://arikovani.com

*https://crowdfon.com/

*http://www.fonlabeni.com/

 

 

Doğu Ekspresi-“Yola Çık”manın Benzersiz Bir Serüveni

Doğu Ekpresi…Altı arkadaşın aniden gelişen bir kararı.Yarıyıl tatilinde birlikte bir yerlere gitme isteğiyle önce Karadeniz gezisi ihtimalini sorguladık.Olur mu olmaz mı derken Emin Safa Tok ve Kerem Koşkan kardeşlerimizin önerisiyle Doğu Ekspresi yolculuğunu düşünmeye başladık.Ankara’dan Kars’a 26 saat sürecek bir yolculuk benzersiz bir deneyim olabilirdi şüphesiz.Demiryolu ulaşımının yıllardır yetersiz olup yeni gelişmeye başladığı ülkemizde bizim neslimizin en büyük deneyim eksikliklerinden birisi de trenle yolculuk yapmak.Birçoğumuz için bir ilk olacaktı bu.26 saat olması da bu yolculuğun cezbeden diğer bir tarafı.

img_6391

Hayatımda hep yaşamak istediğim bir deneyim tren ile uzun bir yolculuk yapmaktı.Çünkü uzun yolculuklarda insan düşünce denizine yelken açabilir.Farklı mekanlarda farklı alemlere dalabilir insan.Daha cesur kararlar verebilir,daha mantıklı sonuçlara çıkabilir.Yazmayı seven insan içinse en uygun zaman yolculuk zamanı,en uygun mekan tükettiği yollardır.Bu sebeple uzun yolculuklar aslında insanın da ruhuna yaptığı keşif seyahatleridir bir bakıma.Ve trenle yapılacak uzun bir yolculuk daha derin bir düşünüş ve ruhen haz verirdi;çünkü trafik sıkışıklığına ve beton yollara muhtaç araba yolculuklarının aksine ülkenin en doğal,en samimi diyarlarından geçer tren yolları.Dağları aşıp,nehirlere eşlik edebilir insan tren yolculuklarında.

Bu düşüncelerin getirdiği heyecan ile kısa bir süre içerisinde kararımızı verip biletlerimizi ve kalacağımız yeri ayarladık ve yolculuğumuzun başlayacağı güne kadar hazırlıklarımızı yaptık.Öncelikle İstanbul’dan Ankara’ya gitmek için uçak kullanıp ,Ankara’dan Doğu Ekspresi’ne binecektik.Bir günü aşkın bir tren yolculuğunun ardından Kars’a gelecek,Sarıkamış’ta da kayak merkezinde kayak yapacaktık.Bir gün Sarıkamış’ta geçirdikten sonra diğer günün sabahında tekrar hareket edecektik.İkinci defa Doğu Ekspresi ile bir günlük yolculuk yapıp bir gün sonra Ankara’ya varacak,ardından da tekrar uçakla evimize,İstanbulumuza dönecektik.

Beklenen vakit gelip çatmıştı.17 Ocak Salı günü sabah 10’da bizi Ankara’ya ulaştıracak uçağa binmek için Sabiha Gökçen Havalimanı’na gittik.Sorunsuz bir sürecin ardından uçağa bindik,bir saatlik bir uçuşun ardından Ankara’ya ulaştık.Havalimanına indikten sonra trene bineceğimiz Ankara Garı’na gitmek için otobüse bindik.Yarım saat sonra Ankara Garı’na ulaşmıştık.Garda görevlilerden edindiğimiz bilgiye göre bakım çalışmalarından ötürü geçici bir süre tren bulunduğumuz gardan değil Kırıkkale’de bulunan istasyondan kalkacaktı.Yolcuların oraya ulaşımı bulunduğumuz yerden akşamüzeri 6’da kalkacak  otobüslerle sağlanacaktı.Ancak otobüslerin kalkacağı saate kadar önümüzde yaklaşık beş saatimiz vardı.Bu sebeple bu vakitte biz de yeni yapılmış tren garını ve aynı yapıda bulunan alışveriş merkezini gezdik,aynı zamanda yaklaşık bir gün sürecek tren yolculuğunda tüketeceğimiz gıdaların temini için market alışverişi yaptık.Otobüslerin kalkma saati geldiğinde ellerimizde bavullarımız ve aldığımız malzemelerle otobüse bindik,kırk beş dakika süren bir yolculuktan sonra trene bineceğimiz istasyona vardık.İçimizde heyecan ve merak vardı ve biz bir an önce Doğu Ekspresi trenine binmek istiyorduk.Gözlerimiz vagonlarının üstünde güzergahı belirten o meşhur Doğu Ekspresi tabelasının bulunduğu treni arıyordu.On dakika sonra tren geldi ve hemen trene binip bize ayrılan kompartımana geçtik.Kompartımanımız dört kişilikti ,bu sebeple iki arkadaşımıza farklı bir kompartımandan yer ayırtmıştık.Ancak şunu biliyorduk ki yolculuk hep  birlikte güzeldi ;bu yüzden dört kişilik odamızda altı arkadaş birlikte kalmaya karar verdik.

img_6209

Kısa bir bekleyişten sonra tren ,rayları tüketmeye başladı ,böylelikle bizim de Ankara’dan başlayıp Sivas,Erzincan ve Erzurum üzerinden geçip Kars’ta son bulacak tren yolculuğumuz da başlamış oldu.Yol boyunca çeşitli oyunlar oynayıp şarkılar söylediğimiz de oldu,susup sadece doğanın güzelliğini,el değmemişliğini seyrettiğimiz de .Bazen sadece dışarıya bakıp hatıralarımıza yolculuklar yaptık bazen de yorulup uyuyakaldık.Dostluğumuzu daha da derinleştiren,bize benzersiz bir deneyim yaşama imkanı veren bu uzun yolculuğumuz boyunca anımızı ölümsüzleştirecek fotoğraf ve videolar çektik.

img_6217

Akşamüzeri altıda başladığımız tren yolculuğumuz neredeyse tam bir gün sonra Sarıkamış İstasyonun’da son buldu.Tren deneyiminden sonra sırada Sarıkamış deneyimi vardı.Trenden indikten sonra otele gitmek üzere araca bindik ve birkaç dakika içinde otele vardık.Eşyalarımızı yerleştirip otelin bulunduğu muhiti gezmeye çıktık.Yöresel bir lokantada yemeğimizi de yedikten sonra dinlenmek üzere otelimize geri döndük.Uzun bir yolculuk olmuştu ; bu sebeple bizim kayak yapmak ve gezmek için iyice dinlenmemiz gerekiyordu.Gözlerimizi bir sonraki günü düşünerek kapattık.

Ertesi gün sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptık ve vakit kaybetmeden otelden ayrılıp kayak merkezine gittik.Kayak merkezi sadece üç kilometre uzaklıktaydı bu yüzden kayak takımlarımızın temini de dahil on beş dakika içerisinde oraya vardık.Birçoğumuz kayak konusunda oldukça acemiydi bu yüzden eğimi az olan bölümlerde bir süre alıştırma yaptık.Daha en baştan düşenlerimiz oldu ,düşüp de birkaç dakika kalkamayanlarımız da.Ancak hepimiz kayak yapmaya çabuk alıştık ve hemen teleferiklere yöneldik.İlk teleferik bizi eğimi başladığımız yere göre daha çok olan bir bölgede bıraktı.Haliyle bu sefer daha çok düşme sahneleri yaşadık.Ancak bu bölgeye de hemen alıştığımız için gözümüzü bizi daha da yükseklere taşıyacak teleferiğe diktik.İkinci teleferik,ilk teleferiğe göre daha uzundu ,bu sebeple bizim için bir vasıta olmasının yanı sıra aynı zamanda sessizliği dinlemek ,manzarayı seyretmek için de bir fırsattı.İkinci teleferikten de indikten sonra günün ilk saatlerinde kazandığımız tecrübelerin de yardımıyla daha az kaza yaşayarak başladığımız yere kadar kazasız belasız kaydık sayılır.Ancak aşılan her engelden sonra gözümüz daha ileride bir hedef arıyordu.Çok geçmedi ve üçüncü teleferiğe acabalı bakışlar attık.Ben üçüncü defa için tedirgindim zira bu teleferik kayak merkezinin en tepesinde sona eriyordu ve tepeden aşağıya kadar bizi fazlasıyla dik bölgeler bekliyordu.Hep birlikte bu teleferiğe de bindik ancak gözlerimiz tepeden aşağıya inecek daha az eğimli yamaçları arıyordu.Birkaçımız kendimize bu gözlemden daha az riskli alternatif bir güzergah çıkardı.Tepeye vardığımızda dalgalanan Türk bayrağının altında ikiye ayrıldık.
img_6256

Sarıkamış Kayak Merkezinin Tepesi

 

Gün boyunca sorun oluşturmakta usta olan kayak takımım hızımı alamayıp havada bir süre uçtuktan sonra yere düşmemin ardından bir parçasını kaybetti.Henüz en başlarda yaşadığım bu kazadan sonra takım kullanılamaz hale geldi,ben de kara kara ne yapacağımı düşündükten sonra çözümü takımı poşetmiş gibi üstüne oturup kullanmakta buldum ancak bu da pek başarılı bir çözüm sayılmazdı.Nihayetinde yuvarlanarak ,biraz kar yiyerek,biraz da kayarak yaklaşık iki yüz metre kat etmemle kayak maceram son buldu.Fakat diğer arkadaşlarım bu konuda daha talihli ve başarılıydılar.

Hava kararmadan takımlarımızı toplayıp tekrar konakladığımız otelimize geri döndük.Ertesi sabah erkenden tren maceramıza kaldığımız yerden devam edeceğimiz için istirahate çekildik.

Sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra eşyalarımız hazır bir şekilde 9’da bineceğimiz trene gitmek için Sarıkamış İstasyonu’na gittik.Birkaç dakika sonra trenin gelmesiyle biz de trende yerlerimizi almış olduk.Tren yavaş yavaş istasyonu terk ederken biz de gittikçe küçülen, havası soğuk kendisi sıcak Sarıkamışa ve hep eski filmlerimizde gördüğümüz türden olan tren istasyonuna baktık.Tadı damağımızda kalan Sarıkamış ve kayak deneyimimiz bizim için son olmayacaktı.Vaktimiz olduğu müddetçe Anadolu’nun bu güzel diyarına ziyaretlerimizin süreceğini umarak ayrıldık.

Bir günlük bir tren yolculuğu daha bizi bekliyordu.Tekrar Anadolu’nun trenden başka bir misafiri olmayan diyarlarından geçecek,eşsiz kış manzaralarını izleme imkanı bulacaktık.Sohbetler ederek ,oyunlar oynayarak ,eğlenerek ,gülerek geçirdiğimiz bir yolculuğun ardından ertesi günün sabahında trenimiz Kırıkkale-Pınar istasyonuna yanaştı.Bavullarımızı alarak trenden bizi Ankaraya ulaştıracak otobüslere geçtik.Bir saate yakın süren bir yolculuğun ardından Ankara Garı’na vardık.

İstanbula gitmek için bineceğimiz uçağımız yaklaşık on saat sonra kalkacağı için eşyalarımızı emanet dolabına koyduktan sonra tren garının üstünde yer alan alışveriş merkezine çıkarak kahvaltı yaptık.Kahvaltının ardından biraz dinlendikten sonra öğlene doğru gara yakın muhitleri gezintiye çıktık.Birkaç saatlik yürüyüşün ardından tren garına geri döndük ve yemeğimizi yedikten sonra havaalanına erken gitmemek için bir süre oturduk.Ardından uçak 10’da kalkacağı için havaalanına geçtik.Kırk dakikalık bir uçuşun ardından İstanbul-Sabiha Gökçen havalimanına indik.

Gece yarısına doğru eve vardığımda dört günlük bu seyahatten kalan yorgunluğa rağmen salt memnuniyetti.Bir dahaki sene ,sonraki sene, beş sene sonra ;belki çok daha uzun seneler bu yolculuğu yine birlikte yapmak ve sürekliliğe bağlama sözü verdik.Dileğim meşgalelerin dostlarımla yaptığım böyle güzel yolculuklara engel olmaması.

Yola çıkmak ,çok ayrı bir mana ifade ediyor.Bazen yalnız yapılan yolculuklar anlamlı olurken,bazen en yakın dostlarınla yaptığın yolculuklar daha çok keyifli ve memnun edici oluyor.Çünkü dostlar ,insanı  yabancı diyarlarda evindeymiş gibi hissettirir.Zira hep güvenebileceğin dostlar,insanın evi gibidir.

img_6351-2

Doğu ekspresi treni..Gerekli ve yararlı olduğu tartışılmaz teknolojik gelişmeler ve ekonomik kalkınmanın henüz ortadan kaldırmadığı değerli bir hazine.Ülkemizin farklı diyarlarını tanıma isteğimiz henüz hıza kurban edilmeden önce muhakkak tecrübe edilmesi gerekir kanımca.Gençken,vaktiniz ve enerjiniz müsaade ederken birkaç seneye belki müzeye kalkacak bu koca trene misafir olmanızı tavsiye ederim.

Azim ,inanç ,istek ve GENÇLİK!

youth_group

Gençlik ,insanın sahip olduğu en büyük varlıktır.İnsan bunu yıllar hızlıca  akıp gittikten sonra, iş işten geçtikten sonra anlıyor.Orta yaş ve üzeri insanların keşkelerini hepimiz dinleriz. “Keşke ,şu zamanki aklım ile genç olsaydım,tekrar başlasaydım her şeye,neler yapmazdım neler “.

Aslında bu sözler toplumun çoğunluğunun az da olsa pişmanlıklarını anlattığı cümleler ve verimli geçirilmemiş hayatın bir özeti bunlar.Her şeyin bu sözlerde olduğu gibi olmayacağı çok aşikar.Hayat ,attığın her adımda,tükettiğin her zamanda heybene tecrübeler,doğru veya yanlış kararlar kattığın bir yol.Bir insanın bulunduğu yaştaki tecrübeleri genç iken elde edemeyeceğini biliyoruz.Önemli olan şimdiki tecrübelerle genç yaşta bir şeyler yapmak değil,genç ve tecrübesiz iken işler başarmak yahut da başarmak için azmetmektir. Bir adım,karar,uğraş ,amaç salt başarıdan oluşmaz,bilakis başarı kadar da arka planında başarısızlık barındırır. Başarısızlığın,yanlış adımların insana kazandırdığı tecrübe ve doğru yolda ve başarı yolundaki yararı binlerce kitap ,konferansda zaten anlatılmış durumda.Burada bilinmesi gereken nokta azim ve inanç.

A noktasından B noktasına gitmek için gereken tek şey vasıta mıdır?Yoksa vasıtanın yanında vasıtanın hareketini ve performansını sağlayacak yakıt mıdır?Elbette iyi bir yakıt lazımdır yüksek performans ve başarı için.İşte bu metaforda olduğu gibi insanın bir amaçta  muvaffak olabilmesinin ölçüsü de amaca giden yoldaki yakıtı olan azim,inanç ve istektir.İnsan hangi yaşını yaşıyor olursa olsun gerekenler bunlardır.Azim,yapılan hatalar karşısında başarma ve yolu tamamlama isteği ve inancı ,bu konuda gösterilen kararlılık… İnsanın sahip olabileceği en değerli mefhumlar .Eğer insan ,genç yaşta sahip olduğu dinamizm ile azim,inanç ve kararlılığını amaca giden yolda kullanabilirse başaramayacağı ne kalır ki?Bu nedenle bizler genç iken ,saydığımız mefhumların hepsine sahip olabilecek durumdayken,yaptığımız ve yapacağımız hataları düzeltmek için yeterli vakte  de sahipken amaçsız olmamızın ve hedeflerimizden vazgeçmemizin anlamı nedir ki?

Gençlerin,gençliğin kısa ve uzun vadeli hedefleri olmalı,bireysel ve toplumsal amaçları olmalı.Keşfetmek ,öğrenmek ve üretmek için gerekli olan her şeye sahipken hayatı için,toplumu için,tüm dünya ve insanlık için hedefler edinmeli.Bu yolda gayret gösterip koordine olmalı.Hepimiz,yaşadığımız zamana kadar elde ettiğimiz tüm tecrübe,bilgi birikimini kullanarak şahsiyetimizi ve birikimimizi  derinleştirmeli,vizyonumuzu genişletmeliyiz.Etiketler için değil,üretmek ,kendimize ve topluma değer kazandırmak için çalışmalıyız.

Bunları yazabilecek tecrübe ve birikime sahip olduğumuzu iddia edemesek de,amaç ve hedeflerimizi gerçekleştirme yolunda elimizden gelen gayreti gösterecek azim,istek ve kararlılığa sahip olduğumuzu iddia edebiliriz.

Genç ,Farsçadan dilimize geçmiş ve “hazine ” manasını ifade eden bir sözcüktür.Sahip olduğumuz hazineyi iyi kullanalım.

 

GERÇEK BİR SEVDA KLASİĞİ-THE CLASSİC

the-classic-the-korea-movie_58

Film sizi George Winston’un Pachelbel Canon’u ile karşılıyor.Daha en başından yüreğinize bir şeyler fısıldayacağını söylüyor bu eserle.2003 yılı Güney Kore yapımı film size gerçek aşkların ,sevdaların nasıl olduğunu,nasıl olması gerektiğini anlatıyor.İki farklı zamanda yaşanan aslında kaderin birbirine bağladığı iki aşkı anlatıyor.Filmin ana karakteri Jİ-Hae,babası uzun yıllar önce ölen ,annesi de yurtdışına çalışmaya giden ve bu sebeplerden yalnız yaşayan bir kızdır.Annesi(Jo-hee) ile babasına ait mektupları,anı defterlerini okurken annesinin ilk aşk hikayesini fark eden kız ,daha detaylı bir biçimde tüm hikayeyi okumaya koyuluyor.Biz de onunla birlikte geçmişe yolculuk yapıyoruz.

anneninklasikmektuplar

Ji-hae annesinin mektuplarını okurken

Oh-Joon ha ,Suwan’da bir lisede öğrenci olup ,tüm okul tarafından bilinen bir üne sahiptir.Kendisi çok güzel aşk mektupları yazabilmektedir.Bir gün daha önce tanışmadığı Tae-so kendisine gelir ve bir kız için aşk mektubu yazmasını ister.Kız Tae-so’nun babasının milletvekili olan arkadaşının kızıdır ve babasının mevkiisinden dolayı Tae-Soo nun babası bu iki gencin görüşmesi için oğluna baskı yapar.Bu nedenle okulda bu konuda ünlü olan Joon-ha nın yanına gelir ve kızın fotoğrafını vererek bir mektup yazmasını ister.Mektubu yazar ve bu iki gencin arasında bir dostluk oluşur.Ancak ilginç bir ayrıntı mevcuttur.Tae soonun mektubu vereceği kız onun için sıradan birisi değildir. çünkü bir önceki yaz köyde tanıştığı ve birlikte bir gün geçirdiği ,daha sonrasında bir daha unumadığı Jo-hee’den başkası değildir.

the-classic-the-korea-movie_11

“Tae-soo için mektup yazmak gerçekten zordu çünkü ona kendim söylemek istediğim bir sürü şey vardı”

Joon-ha için oldukça zor olsa da bu mektubu tamamladı ve arkadaşına teslim etti.Bu noktada başlayan arkadaşlıkları sayesinde artık o kıza ulaşabildi.Bir gün Jo-hee nin okulda yapacağı bir piyano dinletisine gider ve böylelikle bu iki gencin yolu tekrar kesişir.Bunun ardından Tae-soo da Jo-hee ye ulaşmak için onun da katılacağı bir klasik dans kursuna gitmek ister ancak tek gitmemek için Joon-ha yı da çağırır.Gittiklerinde Jo-hee bu iki genç erkeğin arkadaş olduklarını anlar ancak bunu Joon-ha da Jo-hee de Tae-soo’dan saklar.Klasik dans kursunun akşamında Joon-ha ve Joo-hee’nin ilişkileri başlamış olur ama içlerinde her zaman arkadaşları Tae-soo yu üzme endişesi yatmaktadır.Bir gün Jo-hee dayanamaz ve bu aşkı istemeyerek de olsa bitirme kararı alır.Bu kolay olmaz ama bir gün Joon-ha’nın gerçekleri Tae-soo ya anlatması ile işler oldukça değişecektir.İmkansız bir aşkın ortasında bu üç genç birbirlerini üzmemek için adımlar atacaktır.Ancak bu hikaye ömür boyu unutulmayacaktır.

photo193

Masum duygular,gençlik hatıraları ,sapasağlam arkadaşlıklar arasında üç gencin fedakarlıklarına rağmen mutluluğu yakalayamaması belki de çok şey anlatacak size.

Ji-hae nin anne ve babasının  ,derin ve saf duyguların ,fedakarlıkların hikayesi onu da dahil edecek kendine ,istemeksizin.

1232348255

Nostaljik ve dramatik müzikleri ,sanatsal sahneleriyle size geçmişte yaşanmış derin bir aşktan kareler sunacak bu filmi izlemek kesinlikle kötü bir tercih olmayacaktır.

Hayata Yeni Bir Pencere

page-turner-1200x330.jpg

yeni bir pencere

yeni bir pencere açmak lazım

beyaz bir kağıt alıp

bir daha yapmadan mazideki hataları

temize çekmek lazım.

yeni bir yere gitmek lazım

yeni bir geziye çıkıp ,hiç tanımadığın insanlarla

oturup muhabbet etmek lazım

hiç seyretmediğin bir manzaraya karşı

 

diyeceklerim var çünkü

içimde tutup da beni yaralayan cümleler var keskin keskin

bunu , beni bilmeyen insanlara

bilmediğim bir yerde anlatmak isterim

hayata bir de

bu pencereden bakmak isterim.

 

Sporcuların Servet Yönetimi

money-ball.jpg

” Futbolu eskiden açlar oynar, zenginler izlerdi; şimdi zenginler oynuyor, açlar izliyor.”

Bu söz Türkiye’nin en önemli teknik adamlarından olan Şenol Güneş hocaya ait.Sadece futbol için değil yaygın tüm spor türleri için de çok doğru bir tespit gerçekten.Çok uzun yıllar önce futbolcuların karın tokluğuna futbol oynadığı dönemde zengin iş adamları,servet sahipleri eğlencenin tadını çıkarıyordu.Bugün ise Dünyanın kalanında da olduğu gibi taraftarın karın tokluğuna yaşadığı bir dönemde futbolcular profesyonel kariyerlerine başladıkları andan itibaren çok yüksek miktarlar kazanıyor.Ülkelerin birinci liglerinde oynayan oyuncular yıllık ortalama 1.5-2  milyon dolar kazanıyor ve bu serveti çok genç yaşta kazanıyorlar.20-25 yaş skalasındaki gençlerin böylesine yüksek bir serveti mantıklı ve verimli bir şekilde kullanması ne kadar mümkün?Menajerler sporcular için ne yapıyor?Genç sporcular paralarını nerede nasıl harcıyor?Bu konular tüm futbol ,hatta tüm spor dünyasını ilgilendiren konular.

money-basketball-hoop

Eğer genç ve yetenekli bir sporcuysanız, özellikle profesyonel futbolun en üst liglerinde forma giyiyorsanız veya NBA başta olmak üzere büyük basketbol liglerindeki bir takımın formasını terletiyorsanız kariyerinizin başında zengin olma ihtimaliniz çok yüksek.Eğer genç yaşta paranızı yönetmeyi öğrenmezseniz,paranızı nasıl değerlendireceğinizi bilmezseniz 35 yaşından sonra hayatınızda mali anlamda ciddi sıkıntılar baş gösterecektir.Hayatı boyunca birçok sporcu bu acı tecrübeyi yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir.Genç yaşta araba,uyuşturucu gibi mefhumlara para harcayan çok sayıda sporcu bugün iflas eşiğine gelmiş durumda.Peki kariyerleri boyunca onlarca milyon dolar kazanan bu sporcular nasıl olur da bu duruma sürüklenebilir?

 

Yatırım ,finans yönetimini ve bu konularda alınan danışmanlığın önemi tam bu noktada ortaya çıkıyor.Bugün menajerler transferlerde sözleşme başı ve sezon süreci boyunca büyük komisyonlar almakta.Ancak birkaçı dışında çoğu menajerin amacı çok kazanmak ,futbolcuya da çok kazandırmak .Temel meselenin futbolcuya ve kendine para kazandırmak olmadığı açık.Sözleşmeler birkaç yılı kapsar ,menajerler en fazla 15 yıl için sporculara büyük paralar kazanma imkanı sağlar.Temel mesele ise burada paranın,servetin sürdürülebilirliğidir. Hayat hiçbir sporcu için 15-20 seneden ibaret değildir ; bu nedenle ömürlük bir servet yönetimi lazımdır.Bu nedenle sporcuların servet yönetimi, yatırım mefhumlarında danışmanlık almaları şart.Dünya çapındaki sporcuların bu desteği aldığı bilinmekle beraber binlerce sporcu bu destekten uzak. Türkiye’de de bu durum futbolcuların danışmanlık desteği almalarından çok gayrimenkul üzerine yatırım yapmak olarak baş gösteriyor.Ülkenin büyük kulüplerinde forma giymiş sporcular yatırım tercihlerini ev ,arsa almakta buluyor.Ticaretin yeni alanlarına yatırım yapmak ,yeni girişim kurma fikri ise çok yaygın değil.Ülkede gayrimenkul sektörünün patlama gösterdiği bir gerçek olsa da bu sektörün geleceğe yönelik riskler içerdiği de bilinmekte.Yatırım ve servet danışmanlığı almak bu noktada futbolcular yatırım perspektifini genişletecektir.Binlerce sporcunun varlıklarını yeni ve yatırıma ihtiyacı bulunan sektörlerde değerlendirmeleri hem futbolculara hem de söz konusu sektörlere yarar sağlayacaktır.

det_football_money2_0

Sporcuların servetlerini doğru değerlendirmeleri bireysel bazda olduğu gibi nasyonel ve enternasyonel anlamda da önemli.Milyar dolarlarla ifade edilecek bir varlığın ticari trafiği doğru yönetilirse sporcular hayat boyu sürdürülebilir bir servete sahip olduğu gibi yeni ve gelişime açık sektörler başta olmak  üzere birçok sektör aradığı yatırım imkanını bulmuş olur.Böylesine bir para trafiğinin bireyler bazında yönetimi için de tüm sporcuların kariyerlerinin başından itibaren danışmanlık alması şart.

KATILIMCI SÖZLÜK FURYASI

Türkiye , Dünya’da İnternet teknolojisini efektif kullanan ülkelerden biri ve birçok sosyal medya ve İnternet sitesinin oldukça popüler olduğu ülkelerden birisi de kuşkusuz Türkiye. Peki  Türkiye’de hangi sosyal ağ konseptinin belirgin bir şekilde popülaritesi daha yüksek?

 

Net bir şekilde şunu söyleyebiliriz ki Facebook, Twitter, İnstagram gibi bireysel ve kişisel profile dayalı bilgi ve medya paylaşımının olduğu ve Dünya’nın çoğu ülkesinde popüler olan  sitelerin dışında Türkiye’de terimsel ismi ” Katılımcı Sözlük ” olan İnternet mecrası belirgin bir şekilde öne çıkmakta.Üyeler tarafından açılan çeşitli başlıklara diğer üyelerin de  fikrini beyan etmesi,yorumda bulunmasını sağlayan bu konsept ilk olarak 1999 senesinde Ekşi Sözlük ile başlamıştır.Seneler içerisinde üye sayısını ve popülaritesini katlayarak ilerleyen Ekşi Sözlük , bugün bilinen Türkiye’del,en büyük sözlük sitesi.Ekşi sözlüğün kurulması ve konseptin Türkiye’de olumlu geri dönüşler verip başarılı olmasının ardından bugün birçoğumuzun da bildiği İnci Sözlük,İTÜ öğrencilerinin kurduğu İnstela,Uludağ Üniversitesi orijinli Uludağ Sözlük kuruldu ve şu an bu siteler binlerce üyeye sahip durumda.Her gün çeşitli alanlardan binlerce başlık(entry) açılmakta ve bu entryler altında çok yoğun bir bilgi ve fikir trafiği yaşanmakta.Bu sitelerde insanlar bilgi ve yorum paylaşımının yanında eğlence de bulabiliyor.Bu ve buna benzer birçok pozitif yanı bulunan bu sitelerin sayısı da sürekli artmakta.

eksi-sozluk-yazarlarindan-tasarim-tepkisi-117195-5

“Kutsal Bilgi Kaynağı” Ekşi Sözlük

Diğer bir yandan ,bu konsept ,sosyal medya ve teknolojinin farklı alan ve türleri ile de entegre edilebilmekte.Bu entegrasyonun en güçlü örneklerinden biri de tamamen yerli yatırım olan ve dünyaya hızla açılan bir sosyal medya uygulaması olan Scorptur. Kurucularının da belirttiği gibi Türkiye’deki alışılmış sözlük sistemine mikro video yapısını ekleyerek bir uygulama olan Scorp’ ta,açılan başlıkların altına sözlük sitelerinde yapılan yazılı yorumlar video çekilerek belirtiliyor.Özellikle gençler arasında hızla yayılan Scorp , aynı zamanda Dünyada da popülaritesini artırıyor.Videolu katılımcı sözlük tabirini kullanabileceğimiz bu uygulamaya girişimcilik perspektifinden bakacak olursak ;500 binden fazla kullanıcıya sahip bu uygulama Türkiye’deki birçok ünlü melek yatırımcıdan yatırım almasının yanında BIC’nin kurucu ortağı ve melek yatırımcı Dr. Joachim Behrendt’ ten da yatırım almış durumda.

scorp-logo

Dünyada Katılımcı sözlük sisteminin mantığını temel almış birçok girişim de bulunmakta.Hedeflenen stratejilere göre bu konsept daha akademik,profesyonel sitelerde de kullanılabilmekte.2009 yılında Kaliforniya merkezli kurulan bir site olan Quora ,Dünyada bu konsept ile aynı mantığa sahip sitelere verilebilecek en iyi örneklerden biridir.Dili İngilizce olan bu sitede Herhangi bir konu ile alakalı kullanıcıların sorduğu sorulara yine kullanıcılar cevap vermektedir.Kullanıcılar siteye gerçek ad ve bilgileri ile kaydolmak zorundadır ve sözlük sitelerine nazaran daha akademik ve profesyonel bir sitedir.2014 Nisan itibariyle girişimin değerlemesi 900  milyon dolar civarındadır.

quora_111638114155_640x360

“Bilgi için en iyi kaynak! “

Katılımcı Sözlük Furyası ,Türkiye’de ve Dünyada hızla yayılmakta olup gençler başta olmak üzere toplumun birçok kesimini ortak bir noktada buluşturup fikir alışverişi imkanını sağlayan bir konsept durumunda.Hiç kuşkusuz,bu trend ekonomik ve popülarite bakımından da ivme kazanarak büyüyecek.Bu nedenle daha birçok yönden bu sistem ve altında yatan temel mantığı iyice kavranmalı ,hakkında daha fazla araştırma yapılıp daha fazla yazı yazılmalı.Bu konu her açıdan kavranabilirse Girişimcilik dünyasında,global ekonomide ve toplumun nabzını tutma konusunda önemli bir imkan doğabilir.

 

kaynakça:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kat%C4%B1l%C4%B1mc%C4%B1_s%C3%B6zl%C3%BCk

http://gzone.com.tr/scorpun-kuruculari-izzet-zakuto-ve-sercan-isik-gzonea-konustu/

https://en.wikipedia.org/wiki/Ek%C5%9Fi_S%C3%B6zl%C3%BCk

http://en.wikipedia.org/wiki/Quora

http://webrazzi.com/2015/08/10/500-bin-kullaniciyi-gecen-scorp-joachim-behrendtden-yatirim-aldi/

 

∼ ∼ ∼

IMG_3698

hatıralar,

yaz günü paltodan çıkmış bir kağıt parçası

çalakalem yazılmış bir şiir

anılar sergisine davet

ve tekrarlayan bir tahayyül

 

hatıralar,

bir tren garında terk edip gittiğin hayaller,

bir daha dönmeye kudret bulamadığın

kırlar,günler,geceler

tek gidişlik biletle ebedi bir hicret

 

hatıralar,

günahsız ama ıstırabı derin insanlar

ıssız bir ormana gömülmüş umutlar

mürekkebi bitmiş bir kalemle

yarısı yazılmış hikayeler

 

hatıralar,

dönüşü olmayan yollar,

çıkışını bulamadığın sokaklar

ve yolu arşınlayan gözyaşları

 

 

IMG_3696

Seneleri tutamazsın,

günlere engel olamazsın

debisi yüksek bir nehir gibi akar giderler

sana düşen sadece onları izlemek olacaktır

engel olma zaten

hayat değişmeden,insanlar değişmeden

sen gelişemezsin

anılar güzeldir,eğer sen değişirsen

insanlar,yaşanmışlıklar maziye karışırsa

bırak,zorla tutma kimseyi hayatında

hayat yolculuğunda yan koltuğun hiçbir zaman boş kalmaz

mutlaka birileri gelip oturur yanına

böylece yeni hikayeler yazabilirsin ajandana

günler eksilsin bırak

insanlar,aşklar,yaşanmışlıkları ardında bırak ki

geleni karşılamaya kudretin olsun.