Doğu Ekpresi…Altı arkadaşın aniden gelişen bir kararı.Yarıyıl tatilinde birlikte bir yerlere gitme isteğiyle önce Karadeniz gezisi ihtimalini sorguladık.Olur mu olmaz mı derken Emin Safa Tok ve Kerem Koşkan kardeşlerimizin önerisiyle Doğu Ekspresi yolculuğunu düşünmeye başladık.Ankara’dan Kars’a 26 saat sürecek bir yolculuk benzersiz bir deneyim olabilirdi şüphesiz.Demiryolu ulaşımının yıllardır yetersiz olup yeni gelişmeye başladığı ülkemizde bizim neslimizin en büyük deneyim eksikliklerinden birisi de trenle yolculuk yapmak.Birçoğumuz için bir ilk olacaktı bu.26 saat olması da bu yolculuğun cezbeden diğer bir tarafı.
Hayatımda hep yaşamak istediğim bir deneyim tren ile uzun bir yolculuk yapmaktı.Çünkü uzun yolculuklarda insan düşünce denizine yelken açabilir.Farklı mekanlarda farklı alemlere dalabilir insan.Daha cesur kararlar verebilir,daha mantıklı sonuçlara çıkabilir.Yazmayı seven insan içinse en uygun zaman yolculuk zamanı,en uygun mekan tükettiği yollardır.Bu sebeple uzun yolculuklar aslında insanın da ruhuna yaptığı keşif seyahatleridir bir bakıma.Ve trenle yapılacak uzun bir yolculuk daha derin bir düşünüş ve ruhen haz verirdi;çünkü trafik sıkışıklığına ve beton yollara muhtaç araba yolculuklarının aksine ülkenin en doğal,en samimi diyarlarından geçer tren yolları.Dağları aşıp,nehirlere eşlik edebilir insan tren yolculuklarında.
Bu düşüncelerin getirdiği heyecan ile kısa bir süre içerisinde kararımızı verip biletlerimizi ve kalacağımız yeri ayarladık ve yolculuğumuzun başlayacağı güne kadar hazırlıklarımızı yaptık.Öncelikle İstanbul’dan Ankara’ya gitmek için uçak kullanıp ,Ankara’dan Doğu Ekspresi’ne binecektik.Bir günü aşkın bir tren yolculuğunun ardından Kars’a gelecek,Sarıkamış’ta da kayak merkezinde kayak yapacaktık.Bir gün Sarıkamış’ta geçirdikten sonra diğer günün sabahında tekrar hareket edecektik.İkinci defa Doğu Ekspresi ile bir günlük yolculuk yapıp bir gün sonra Ankara’ya varacak,ardından da tekrar uçakla evimize,İstanbulumuza dönecektik.
Beklenen vakit gelip çatmıştı.17 Ocak Salı günü sabah 10’da bizi Ankara’ya ulaştıracak uçağa binmek için Sabiha Gökçen Havalimanı’na gittik.Sorunsuz bir sürecin ardından uçağa bindik,bir saatlik bir uçuşun ardından Ankara’ya ulaştık.Havalimanına indikten sonra trene bineceğimiz Ankara Garı’na gitmek için otobüse bindik.Yarım saat sonra Ankara Garı’na ulaşmıştık.Garda görevlilerden edindiğimiz bilgiye göre bakım çalışmalarından ötürü geçici bir süre tren bulunduğumuz gardan değil Kırıkkale’de bulunan istasyondan kalkacaktı.Yolcuların oraya ulaşımı bulunduğumuz yerden akşamüzeri 6’da kalkacak otobüslerle sağlanacaktı.Ancak otobüslerin kalkacağı saate kadar önümüzde yaklaşık beş saatimiz vardı.Bu sebeple bu vakitte biz de yeni yapılmış tren garını ve aynı yapıda bulunan alışveriş merkezini gezdik,aynı zamanda yaklaşık bir gün sürecek tren yolculuğunda tüketeceğimiz gıdaların temini için market alışverişi yaptık.Otobüslerin kalkma saati geldiğinde ellerimizde bavullarımız ve aldığımız malzemelerle otobüse bindik,kırk beş dakika süren bir yolculuktan sonra trene bineceğimiz istasyona vardık.İçimizde heyecan ve merak vardı ve biz bir an önce Doğu Ekspresi trenine binmek istiyorduk.Gözlerimiz vagonlarının üstünde güzergahı belirten o meşhur Doğu Ekspresi tabelasının bulunduğu treni arıyordu.On dakika sonra tren geldi ve hemen trene binip bize ayrılan kompartımana geçtik.Kompartımanımız dört kişilikti ,bu sebeple iki arkadaşımıza farklı bir kompartımandan yer ayırtmıştık.Ancak şunu biliyorduk ki yolculuk hep birlikte güzeldi ;bu yüzden dört kişilik odamızda altı arkadaş birlikte kalmaya karar verdik.
Kısa bir bekleyişten sonra tren ,rayları tüketmeye başladı ,böylelikle bizim de Ankara’dan başlayıp Sivas,Erzincan ve Erzurum üzerinden geçip Kars’ta son bulacak tren yolculuğumuz da başlamış oldu.Yol boyunca çeşitli oyunlar oynayıp şarkılar söylediğimiz de oldu,susup sadece doğanın güzelliğini,el değmemişliğini seyrettiğimiz de .Bazen sadece dışarıya bakıp hatıralarımıza yolculuklar yaptık bazen de yorulup uyuyakaldık.Dostluğumuzu daha da derinleştiren,bize benzersiz bir deneyim yaşama imkanı veren bu uzun yolculuğumuz boyunca anımızı ölümsüzleştirecek fotoğraf ve videolar çektik.
Akşamüzeri altıda başladığımız tren yolculuğumuz neredeyse tam bir gün sonra Sarıkamış İstasyonun’da son buldu.Tren deneyiminden sonra sırada Sarıkamış deneyimi vardı.Trenden indikten sonra otele gitmek üzere araca bindik ve birkaç dakika içinde otele vardık.Eşyalarımızı yerleştirip otelin bulunduğu muhiti gezmeye çıktık.Yöresel bir lokantada yemeğimizi de yedikten sonra dinlenmek üzere otelimize geri döndük.Uzun bir yolculuk olmuştu ; bu sebeple bizim kayak yapmak ve gezmek için iyice dinlenmemiz gerekiyordu.Gözlerimizi bir sonraki günü düşünerek kapattık.
Ertesi gün sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptık ve vakit kaybetmeden otelden ayrılıp kayak merkezine gittik.Kayak merkezi sadece üç kilometre uzaklıktaydı bu yüzden kayak takımlarımızın temini de dahil on beş dakika içerisinde oraya vardık.Birçoğumuz kayak konusunda oldukça acemiydi bu yüzden eğimi az olan bölümlerde bir süre alıştırma yaptık.Daha en baştan düşenlerimiz oldu ,düşüp de birkaç dakika kalkamayanlarımız da.Ancak hepimiz kayak yapmaya çabuk alıştık ve hemen teleferiklere yöneldik.İlk teleferik bizi eğimi başladığımız yere göre daha çok olan bir bölgede bıraktı.Haliyle bu sefer daha çok düşme sahneleri yaşadık.Ancak bu bölgeye de hemen alıştığımız için gözümüzü bizi daha da yükseklere taşıyacak teleferiğe diktik.İkinci teleferik,ilk teleferiğe göre daha uzundu ,bu sebeple bizim için bir vasıta olmasının yanı sıra aynı zamanda sessizliği dinlemek ,manzarayı seyretmek için de bir fırsattı.İkinci teleferikten de indikten sonra günün ilk saatlerinde kazandığımız tecrübelerin de yardımıyla daha az kaza yaşayarak başladığımız yere kadar kazasız belasız kaydık sayılır.Ancak aşılan her engelden sonra gözümüz daha ileride bir hedef arıyordu.Çok geçmedi ve üçüncü teleferiğe acabalı bakışlar attık.Ben üçüncü defa için tedirgindim zira bu teleferik kayak merkezinin en tepesinde sona eriyordu ve tepeden aşağıya kadar bizi fazlasıyla dik bölgeler bekliyordu.Hep birlikte bu teleferiğe de bindik ancak gözlerimiz tepeden aşağıya inecek daha az eğimli yamaçları arıyordu.Birkaçımız kendimize bu gözlemden daha az riskli alternatif bir güzergah çıkardı.Tepeye vardığımızda dalgalanan Türk bayrağının altında ikiye ayrıldık.
Sarıkamış Kayak Merkezinin Tepesi
Gün boyunca sorun oluşturmakta usta olan kayak takımım hızımı alamayıp havada bir süre uçtuktan sonra yere düşmemin ardından bir parçasını kaybetti.Henüz en başlarda yaşadığım bu kazadan sonra takım kullanılamaz hale geldi,ben de kara kara ne yapacağımı düşündükten sonra çözümü takımı poşetmiş gibi üstüne oturup kullanmakta buldum ancak bu da pek başarılı bir çözüm sayılmazdı.Nihayetinde yuvarlanarak ,biraz kar yiyerek,biraz da kayarak yaklaşık iki yüz metre kat etmemle kayak maceram son buldu.Fakat diğer arkadaşlarım bu konuda daha talihli ve başarılıydılar.
Hava kararmadan takımlarımızı toplayıp tekrar konakladığımız otelimize geri döndük.Ertesi sabah erkenden tren maceramıza kaldığımız yerden devam edeceğimiz için istirahate çekildik.
Sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra eşyalarımız hazır bir şekilde 9’da bineceğimiz trene gitmek için Sarıkamış İstasyonu’na gittik.Birkaç dakika sonra trenin gelmesiyle biz de trende yerlerimizi almış olduk.Tren yavaş yavaş istasyonu terk ederken biz de gittikçe küçülen, havası soğuk kendisi sıcak Sarıkamışa ve hep eski filmlerimizde gördüğümüz türden olan tren istasyonuna baktık.Tadı damağımızda kalan Sarıkamış ve kayak deneyimimiz bizim için son olmayacaktı.Vaktimiz olduğu müddetçe Anadolu’nun bu güzel diyarına ziyaretlerimizin süreceğini umarak ayrıldık.
Bir günlük bir tren yolculuğu daha bizi bekliyordu.Tekrar Anadolu’nun trenden başka bir misafiri olmayan diyarlarından geçecek,eşsiz kış manzaralarını izleme imkanı bulacaktık.Sohbetler ederek ,oyunlar oynayarak ,eğlenerek ,gülerek geçirdiğimiz bir yolculuğun ardından ertesi günün sabahında trenimiz Kırıkkale-Pınar istasyonuna yanaştı.Bavullarımızı alarak trenden bizi Ankaraya ulaştıracak otobüslere geçtik.Bir saate yakın süren bir yolculuğun ardından Ankara Garı’na vardık.
İstanbula gitmek için bineceğimiz uçağımız yaklaşık on saat sonra kalkacağı için eşyalarımızı emanet dolabına koyduktan sonra tren garının üstünde yer alan alışveriş merkezine çıkarak kahvaltı yaptık.Kahvaltının ardından biraz dinlendikten sonra öğlene doğru gara yakın muhitleri gezintiye çıktık.Birkaç saatlik yürüyüşün ardından tren garına geri döndük ve yemeğimizi yedikten sonra havaalanına erken gitmemek için bir süre oturduk.Ardından uçak 10’da kalkacağı için havaalanına geçtik.Kırk dakikalık bir uçuşun ardından İstanbul-Sabiha Gökçen havalimanına indik.
Gece yarısına doğru eve vardığımda dört günlük bu seyahatten kalan yorgunluğa rağmen salt memnuniyetti.Bir dahaki sene ,sonraki sene, beş sene sonra ;belki çok daha uzun seneler bu yolculuğu yine birlikte yapmak ve sürekliliğe bağlama sözü verdik.Dileğim meşgalelerin dostlarımla yaptığım böyle güzel yolculuklara engel olmaması.
Yola çıkmak ,çok ayrı bir mana ifade ediyor.Bazen yalnız yapılan yolculuklar anlamlı olurken,bazen en yakın dostlarınla yaptığın yolculuklar daha çok keyifli ve memnun edici oluyor.Çünkü dostlar ,insanı yabancı diyarlarda evindeymiş gibi hissettirir.Zira hep güvenebileceğin dostlar,insanın evi gibidir.
Doğu ekspresi treni..Gerekli ve yararlı olduğu tartışılmaz teknolojik gelişmeler ve ekonomik kalkınmanın henüz ortadan kaldırmadığı değerli bir hazine.Ülkemizin farklı diyarlarını tanıma isteğimiz henüz hıza kurban edilmeden önce muhakkak tecrübe edilmesi gerekir kanımca.Gençken,vaktiniz ve enerjiniz müsaade ederken birkaç seneye belki müzeye kalkacak bu koca trene misafir olmanızı tavsiye ederim.